Vekilin iş görme borcunu bizzat yerine getirmesi kural olsa da, 818 S. TBK m. 390/III (6098 S. TBK m. 506/I)’de belirtilen istisnai durumlarda vekilin işi bir başkasına gördürmesi mümkün hale gelmektedir. Vekilin işi başkasına gördürme şekillerinden uygulamada en çok karşılaşılan ve 818 S. TBK m. 391 (6098 S. TBK m. 507)’de özellikle düzenlenen ise alt vekâlettir. Vekilin vekâletten doğan borçlarının ifasını “kendi adına” yaptığı bir sözleşme ile başkasına devretmesi halinde alt vekâlet sözleşmesinin varlığından söz edilir. Alt vekâlet sözleşmesini vekil kendi adına yaptığından, bu sözleşmenin tarafları doğal olarak asıl vekil ile alt vekildir; müvekkilin bu sözleşmeye taraf olması söz konusu değildir. Asıl vekil bu sözleşme ile vekillik sıfatını devretmemektedir, vekâletten doğan borçların ifasının kısmen veya tamamen devredilmesi söz konusudur. Ortada tarafları farklı olan iki vekâlet sözleşmesi vardır. Sözleşmelerden biri müvekkil ile vekil arasındaki vekâlet ilişkisine (asıl vekâlet sözleşmesi), diğeri ise ilk müvekkilin vekilinin kendi adına yaptığı bir sözleşmeyle alt vekili tevkil ettiği vekâlet ilişkisine (alt vekâlet sözleşmesi) ilişkindir.
Alt vekâlet sözleşmesini alelade bir vekâlet sözleşmesinden farklı kılan temel özellik, hukuki anlamda değilse de, fiilî anlamda başka bir vekâlet sözleşmesinden kaynaklanıyor olmasıdır. Alt vekâlet sözleşmesi başlı başına ve bağımsız bir sözleşme niteliği taşımakla birlikte, bu sözleşmenin konusunu -kısmen veya tamamen- asıl vekâlet sözleşmesinin konusu olan karakteristik edim oluşturacaktır.
Ortak taraflarını “asıl vekil”in oluşturduğu iki farklı vekâlet sözleşmesi olmasına ve müvekkil ile alt vekil arasında sözleşmeye dayanan bir ilişki bulunmamasına rağmen, yasa koyucu bu iki taraf arasında 818 S. TBK m. 391/III (6098 S. TBK m. 507/III) uyarınca kanundan kaynaklanan bir ilişki kurulmasını öngörmüştür. Bu hüküm sadece müvekkile alt vekâletin gereği gibi ifa edilmesini talep hakkı verirken, alt vekilin müvekkile karşı vekâlet sözleşmesine dayanan bir talep hakkı bulunmamaktadır. Böylelikle alt vekâlet sözleşmesinin tarafları dışında, ilk müvekkil bakımından da alacak doğurması sağlanmıştır. Ancak belirtilmelidir ki, müvekkil ile alt vekil arasında kanundan kaynaklanan bu ilişki ve öngörülen doğrudan talep hakkı, özünde aralarında sözleşmeye dayanan bir ilişki bulunmadığı gerçeğini değiştirmez.
Bir Yorum Yazın